top of page
  • Black Facebook Icon
  • Black YouTube Icon
  • Black Instagram Icon
  • Black Pinterest Icon
   Hac sözlükte “kastetmek,
yönelmek” anlamına gelen bir
kelimedir. Fıkıh terimi olarak ise
hac, “Mekke ÅŸehrindeki Kâbe’yi
ve civarındaki kutsal sayılan özel
yerleri, özel vakit içinde, usulüne
uygun olarak ziyaret etmek ve
yapılması gereken diÄŸer menâsiki
yerine getirmek” demektir.
Bunların hepsine birden hac
törenleri anlamında “menâsikü’l-
hac” denir.
    İslâmiyet’in beÅŸ esasından biri olan hac, hicretin IX. yılında farz kılınmıştır. Haccın farz olduÄŸu hükmü, Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet’te bildirilmiÅŸ ve bu hüküm konusunda müslümanların görüÅŸ birliÄŸi (icmâ) gerçekleÅŸmiÅŸtir.
HAC NEDİR?
"Hacc, bilinen aylardır. Böylelikle kim onlarda haccı farz eder (yerine getirir)se, (bilsin ki) haccda kadına yaklaÅŸmak, fısk yapmak ve kavgaya giriÅŸmek yoktur. Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir. Azık edinin, ÅŸüphesiz azığın en hayırlısı takvadır. Ey temiz akıl sahipleri, Benden korkup-sakının."(Bakara, 197)"
 
   Peygamberimiz haccı Müslümanlığın beÅŸ esasından birisi olarak saymış, haccın önemini ve yararlarını belirtmiÅŸ ve bu törenlerin nasıl yapılacağını fiilen göstermiÅŸtir.
​
​
​
​
​
​
​
​
   Gücü yeten, yani saÄŸlık ve servet yönünden haccetme imkânına sahip olan müslümanların, ömründe bir defa haccetmeleri farz olup imkân elde edilince, geciktirmeden yerine getirilmesi gerekir. Hayatında bir defa hac yapmış olan müslüman bu farzı yerine getirmiÅŸ olur. Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf, Mâlik ve Ahmed b. Hanbel gerekli ÅŸartları taşıyan hac yükümlüsünün bu ibadeti önündeki ilk hac mevsiminde eda etmesi gerektiÄŸi, sonraki yıllara tehir etmesinin günah olduÄŸu, hatta bu ibadeti uzun süre geciktiren kiÅŸinin ÅŸahitliÄŸinin kabul edilmeyeceÄŸi görüÅŸündedirler.
   Åžâfiî ve İmam Muhammed ise ileride yerine getirmeye azmedilmesi ve eda imkânının normal ÅŸartlarda elden çıkması gibi bir endiÅŸenin bulunmaması ÅŸartıyla haccın tehir edilebileceÄŸini söylemiÅŸlerdir. Bununla birlikte, bunlar da hac ibadetinin bir an önce ve ilk fırsatta yerine getirilmesinin sünnete uygun ve daha ihtiyatlı bir tutum olduÄŸunu belirtmiÅŸlerdir.
   Kâbe’yi ziyaretle ilgili ibadetlerden biri de “umre”dir.
Ziyaret belirli zamanda ve Arafat vakfesiyle birlikte
olursa “hac”; belirli bir zamana baÄŸlı olmayarak vakfesiz
yapılırsa “umre” adını alır. Hac ve umreyi birbirinden
ayırmak için hacca, “hacc-ı ekber” (büyük hac), umreye
“hacc-ı asgar” da (küçük hac) denir. Halk arasında ise
arefesi cumaya rastlayan haccın hacc-ı ekber olduğuna
dair yaygın bir kanaat bulunmaktadır.
   Umrenin faziletiyle ilgili olarak Resûl-i Ekrem “Umre, daha sonraki umreye kadar, ikisi arasında iÅŸlenen günahlar için kefârettir. Allah katında makbul haccın karşılığı ise ancak cennettir” (Buhârî, “Umre”, 1; Müslim, “Hac”, 437) ve “Hac ve umreyi birbirine ekleyin (peÅŸ peÅŸe birlikte yapınız); çünkü bunlar körüÄŸün demir, altın ve gümüÅŸteki kiri, pası gidermesi gibi, yoksulluÄŸu ve günahları giderir. Makbul bir haccın karşılığı ancak cennettir” (Tirmizî, “Hac”, 2: Nesâî, “Hac”, 6) buyurmuÅŸtur.
    Hac en faziletli ibadetlerden biridir.
 
Bir sahâbî:
– “Ey Allah’ın Elçisi! En faziletli amel hangisidir” diye sordu.
 
Hz. Peygamber:
– “Allah’a imandır” buyurdu.
 
Sahâbî:
– “Sonra hangisidir” diye sordu.
 
Hz. Peygamber:
– “Allah yolunda cihat etmektir” buyurdu.
 
Sahâbî:
– “Sonra hangisidir” diye sordu.
 
Hz. Peygamber,
– “Makbul bir hacdır” buyurdu.
 
   Peygamberimizin beyanı ile, “Makbul bir haccın mükafatı da ancak Cennettir.”
HACCIN FAZİLETİ
HACCIN ŞARTLARI NELERDİR?
    İslam’ın beÅŸ ÅŸartından biri olan Haccın kendi içinde de beÅŸ ÅŸartı bulunur.
​
1- Vücudca saÄŸlıklı olmak; kör, kötürüm, hac yolculuÄŸuna dayanamayacak derecede hasta ve yaÅŸlı olmamak.
​
2- Hacca gitmesine engel bulunmamak (hapiste olmak gibi).
​
3- Yol güvenliÄŸinin bulunması.
​
4- Kadının yanında kocası veya evlenmesi câiz olmayan bir mahreminin bulunması,
​
5- Kocası ölmüÅŸ veya boÅŸanmış bir kadının iddet süresinin bitmiÅŸ olması (mahremiyle gidebilir).
​
Hac Suresi (49-69. Ayetler)Meal
HACCIN FARZLARI
İhrama Girmek
Arafat'ta Vakfe Yapmak
Kabe'yi Tavaf Etmek
1) İhrama girmek
​
   İhram, bir ÅŸeyi kendine haram kılmak demektir. hürmet edilmesi gereken makama girildiÄŸinde bir takım ÅŸeylerden kesin olarak kaçınmak demektir. İhrama girmek için niyet ve telbiye  ÅŸarttır. KiÅŸi Hacca yahut umre için ihrama girdiÄŸine niyet etmelidir, ve telbiye getirmelidir.  İhram, haccı veya umreyi veya her ikisini yerine getirmek için, mübah olan ÅŸeylerin bir kısmını geçici olarak kendine haram kılmaktır. Telbiye, ÅŸu sözleri söylemektir:
'' Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyk la ÅŸerike leke lebbeyk, innel Muhammede ven nimete leke vel mülke laÅŸerike lek''
​
2) Arafat'ta vakfe etmek yani bir müddet durmak.
​
   Arafat Mekke'nin güney doÄŸusunda 6 saat
uzaklıkta bulunan bir yerdir. Hac için Arafat'ta
durma zamanı, zilhicce ayının dokuzuna
rastlayan arife günün zeval vaktinden itibaren
kurban bayramının ilk günkü fecrine kadar
olan zamanın her hangi bir kısmıdır. Bu zaman
zarfı içerisinde kiÅŸi bir dakika dahi  Arafat'ta
beklemiş olsa farzı yerine getirmiş olur.
Herhangi bir sebepten dolayı beklerken uyumak veya baygın olmak da durmakla eşittir, farz yerine gelmiş olur.

Önemli olan tayin edilen vakit içerisinde Arafat'ta bulunmaktır. Bu zamanın dışında yapılan ziyaret ile farz yerine getirilmiÅŸ sayılmaz. Nasıl ki gecikmeli bir zamanda yapılan vakfe caiz deÄŸilse vaktinden öncede yapılan vakfe farzı karşılamaz. EÄŸer hacılar Arefe günü sanarak Arafat'ta durduktan sonra zilhiccenin sekizinci günü olduÄŸu anlaşılırsa Arefe günü yani bir sonraki gün tekrar durmaları gerekir.
 
3) Kâbe'yi tavaf etmek.
​
   Arafat'ta vakfeden sonra Kâbe-i muazzamanın  etrafında yedi kere olmak ÅŸartıyla dolaÅŸmaktan ibarettir ki, bunun dört keresi farz olan bir rükündür.  Ziyaret tavafının vakti kurban bayramının birinci
günü fecir doÄŸduktan sonra son gününe
kadardır. Bu sürenin herhangi bir kısmında
yapılacak tavaf ile hac farizası tamamlanmış
olur. Tavaf, lügatte ziyaret etmek demektir ve
bir şeyin etrafında dolanmak manasına gelir.
 Tavaf edene Taif, tavaf edilen yere de metaf
denir. Din deyiminde tavaf, Kâbe'nin etrafını
yedi defa dönmekten ibarettir.
HACCIN FARZ OLMASININ ÅžARTLARI
   MÜSLÜMAN OLMAK
​
Gayrimüslimler hac ile yükümlü
deÄŸildirler. Bu yüzden bir gayri
müslim herhangi bir vesileyle hac
ettikten sonra İslâm’a girse, diÄŸer
şartları da bulununca yeniden hac
yapması gerekir. Yine bunun gibi,
bir müslüman hac ettikten sonra
dinden çıkıp, daha sonra tevbe
ederek İslâm’a dönse, diÄŸer
ÅŸartlar bulununca, onun da
yeniden hac yapması gerekir.
​
   ERGEN VE AKILLI OLMAK
​
Çocuklar ve akıl hastaları hacla yükümlü deÄŸildirler. Çünkü bunlar dînî hükümlerle yükümlü tutulmamışlardır. Akıl hastasının yapacağı hac veya umre, ibâdet ehliyeti bulunmadığı için geçerli olmaz. Bu ikisi hac yapsa, sonra çocuk ergenlik çağına ulaÅŸsa, akıl hastası iyileÅŸse, bunlarla hac farz olur. ÇocuÄŸun ergenlik çağından önce yaptığı hac nâfile sayılır.
Hadiste ÅŸöyle buyurulur: “Üç kiÅŸiden kalem kaldırılmıştır: Uyanıncaya kadar uyuyandan, ergenlik çağına girinceye kadar çocuktan, iyileÅŸinceye kadar akıl hastasından” (Ebû Dâvud, Hudûd, 17; İbn Mâce, Talâk., 15)  Ancak akıl hastalığı, bayılma, sarhoÅŸluk ve uyku, ihram emrini ortadan kaldırmaz.( Kâsânî, age, II, 12 0-122 , 16 0; İbnü’l-Hümâm, age, II, 12 0 vd.; Meydânî, age, I, 177; İbn RüÅŸd, age, I, 308 vd.; İbn Kudâme, age, III, 21 8, 222 , 241, 248-250.)
​
    HÜR OLMAK
​
  Köleye, esire ve hapiste bulunana hac farz deÄŸildir. Çünkü hac, süresi uzun, belli bir yolculuÄŸu gerekli kılan ve yolculuÄŸa güç yetirilmesi ÅŸart kılınan bir ibâdettir. ÖzgürlüÄŸü olmayan veya kısıtlı bulunan kimsenin bunu ifa etmeye gücü yetmez.
​
     VAKİT
​
   Hac yılda bir kez ve İslâm’ın belirlediÄŸi zamanda yapılabilir. Bu yüzden kiÅŸi, Arafat’ta vakfe ve ziyâret tavafı için belirli vakitlere yetiÅŸmedikçe kendisine hac farz olmaz. Åžu âyetler haccın vakitli bir ibâdet olduÄŸunu gösterir “Sana yeni doÄŸan ayları (hilalleri) sorarlar. De ki: Onlar, insanlar ve özellikle hac için vakit ölçüleridir.” (Bakara, 2/189) “Hac, bilinen aylardadır.” (Bakara, 2/197) Hz. Peygambber Vedâ haccını ashâbıyla birlikte Zilhicce ayında yapmış ve hacla ilgili ÅŸu çaÄŸrıda bulunmuÅŸtur: “Hac menâsikini benden alın, benden gördüÄŸünüz gibi hac yapın.” (Müslim, Hac, 310.)
      Hanefî ve Hanbelîler’e göre, hac ayları; Åževvâl ve Zilkâde ayları ile Zilhicce’nin ilk 10 günüdür.
      Bu sürenin dışındaki vakitler, farz hac için ihrama girmeye ve haccın rükünlerini ifâya elveriÅŸli deÄŸildir. Ancak hac niyetiyle ihrama, bu aylardan önce girilse, ihram geçerli ve yapılacak hac sahih olur. Delili; “Hac ve umreyi Allah için tamamlayınız” (Bakara, 2/196.) âyetidir. Bu durumda hac ayları girmedikçe hac fiillerinden birÅŸey yapmak câiz olmaz. Hanefîlere göre ihrâm bir ÅŸart olup, bunun öne alınması, abdestin namaz vaktinden öne alınması gibidir. Çünkü ihrâm, hac yapacak kiÅŸinin kendisine bazı ÅŸeyleri yasaklaması ve bazı ÅŸeyleri de gerekli kılmasıdır. Yine bu, ihrâmı, Mikât’tan önce baÅŸlatmak gibi olur.
    Mâlikîler’e göre, hac ayları tam üç aydır. Hac için ihrama girmenin vakti, Åževval ayının başından, yani Ramazan bayramının ilk gecesinden itibaren baÅŸlar, Kurban bayramı sabahı ÅŸafak sökünceye kadar devam eder. Bir kimse bayram sabahı tan yeri aÄŸarmazdan önce bir an, ihramlı olarak Arafat’ta dursa hacca yetiÅŸmiÅŸ olur. Geride ziyaret tavafı ve sa’y gibi hac menâsiki kalır.
​
       HACCI İFÂYA GÜCÜN YETMESİ (İSTİTÂA)
​
    Bu; beden, mal veya yol
güvenliÄŸi ile ilgili olabilir. Âyette,
“Oraya gitmeye gücü yeten
herkesin o evi hac yaparak
ziyaret etmesi, Allah’ın insanlar
üzerinde bir hakkıdır.”
(Âl-i İmrân, 3/97) buyurulur.
   Bu âyetteki “hacca yol bulabilen,
hacca gitmeye gücü yeten” ifadesi,
Hanefîlere göre “beden ve mal olarak
güç yetirme (istitâat) ve yol güvenliÄŸi”
unsurlarını kapsar. Bunlar haccın
edasının ÅŸartlarıdır. İbn Abbâs
“istitâa”yı, yol azığı (zâd) ve binitin
(râhıle) bulunması olaraktefsir
etmiÅŸtir.      Hac, sadece Mekke ve çevresinde belirli günlerde yerine getirilen bir ibadet olduÄŸu için, yükümlülük bedenî ve mâlî imkânların yeterli olması ÅŸartına baÄŸlanmıştır. Çünkü İslâm, kiÅŸiye gücünün yetmeyeceÄŸi bir yük yüklemez.( Bakara, 2/286) “Yapabilme ve güç yetirme” anlamına gelen “istitâa”; hac yolculuÄŸuna çıkacak kiÅŸinin gidip dönünceye kadar kendisinin ve bakmakla yükümlü olduÄŸu kimselerin geçimlerini sosyal seviyelerine uygun olarak saÄŸlayacak mâlî güce ve hac için yeterli zamana sahip olmasını ifade eder. Yoksul olup mîkatlerin dışından gelen kimse iÅŸçi, ÅŸoför, muavin, kasap gibi bir görevle veya baÅŸkasının saÄŸladığı imkânlarla en geç arefe günü Mekke’ye ulaÅŸsa, Mekke’li gibi olur ve hac yapacak güce kavuÅŸtuÄŸu için farz haccını ifa etmiÅŸ olur.( İbn Âbidîn, age, IV, 4
bottom of page