top of page
İSLAM DİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ
1- İslam Tevhit Dinidir
Allah katında mümin sayılmak için sadece Allah’ın
varlığını kabul etmek yeterli değildir, onun tek ilah
olduğuna da inanmak gerekir. Bundan dolayı bütün
peygamberlerin toplumlarına ilk mesajları: “Ey
kavmim! Allah’tan başkasına kulluk etmeyin.”
olmuştur.
Tevhit kelimesi “birlemek, bir şeyin bir olduğuna
hükmetmek” demektir. Tevhit, Allah hakkında
kullanıldığı zaman “eşi, ortağı ve benzeri olmayan
bir ve tek varlık” demektir. “Sizin ilahınız bir tek
İlah’tır.” (Bakara suresi, 163. ayet.) ayetinde geçen “vahid” ile “De ki: O Allah bir tektir” (İhlas suresi, 1. ayet.) ayetinde geçen “ehad” sözcüğü tevhit kelimesiyle aynı köktendir.
2- Akla Önem Verir
Akıl, duyu organları aracılığı ile kendisine ulaşan bilgileri değerlendirerek kavramlar ve fikirler arasında mukayeseler yapabilen, onlar hakkında doğru bilgiler ortaya koyabilen; güzel ile çirkini, iyi ve kötüyü, faydalı ile zararlı olanı birbirinden ayırt edebilen zihnî bir kuvvettir. Akıl, değişik fikirleri kategorilere ayırma yetisine sahip olan, analiz edici, bütünleyici ve birleştirici bir özellik taşır. Kur’an’a göre, aklını doğru bir şekilde kullanmayanlar kınanır.
İslam’da, dinî yükümlülüklerin temel şartı da akıldır. Henüz aklını kullanamayacak çağda olan bebek ve çocuklar, aklını kullanma yeteneğini kaybetmiş ihtiyarlar ve zihinsel engelli insanlar dinin emir ve yasaklarına uyma konusunda sorumlu değildirler
3- Evrensel dindir
Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar
gönderilen ilahî vahyin muhatabı insandır.
Ancak önceki peygamberlerin her biri yerel
ölçekte ve sadece kendi toplumlarına
gönderilmiştir. Nitekim bir rivayette
Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır:''Benden
önceki peygamberler sadece kendi ka-
vimlerine gönderildikleri halde ben bü-
tün insanlığa gönderildim.'' buyurmakta-
dır.
Örneğin Tevrat’ın söyleminin dili, İsrailoğullarıyla sınırlıdır. Buna karşılık Hz. Peygamber’in mesajı tüm insanlığı kuşatmıştır.
Kur’an-ı Kerim’e göre Kur’an’ı tebliğ eden elçi Hz. Muhammed tüm âlemler için bir uyarıcıdır. Bu yönüyle Hz. Peygamberin risaleti; evrensellik ve süreklilik açısından öncekilerden ayrılır. Bunu biz, gerek Kur’an’da ve gerekse başta hadisler olmak üzere, özellikle Veda Hutbesi’nde: “Ey insanlar, Ey âdemoğulları...” şeklindeki ifadelerde görebiliriz.
4- Kolaylıklar Dinidir
İslam, kolaylık dinidir. Onda aşırılık, ölçüsüzlük ve zorluğun yeri yoktur. İlahî dinlerin sonuncusu ve en olgunu olan İslam dini, insanlığı dünya ve ahirette mutluluğa ulaştırmak için gönderilmiştir. Bu dinin evrensel ilkelerinden birisi de bütün zamanlarda ilkelerinin kolaylıkla uygulanabilir oluşudur. İslam, insanları zor durumda bırakmak için sorumluluklar getirmemiş, onları güçlerinin yettiği şeylerden sorumlu tutmuştur. Bu konuyla ilgili Kur’an-ı Kerim’de geçen bazı ayetler şöyledir:
“Allah, insanı ancak gücünün yeteceği işle mükellef tutar...” (Bakara suresi, 285. ayet.)
5- Barış Dinidir
İslam, barış dinidir. Dilimizde, iletişimimizde
de barışa yönelmemizi ister. Kur’an-ı Kerim’de
çok açık bir şekilde müminler barış dili
geliştirmeye davet edilmektedirler: “Size
Müslüman (es-selam) olduğunu bildirene,
dünya hayatının geçici menfaatine (ganimete)
göz dikerek: ‘Sen mü’min değilsin’ demeyin.”
Çünkü bir kişiyi inancı nedeniyle dışlamak,
Müslümanlığını sorgulamak müminler arasında
barışı bozar. İnsanların inançlarını sorgulayacak
olan makam insan değildir.
Hz. Muhammed, müminler arasında meydana gelen küskünlükleri ve dargınlıkları gidermede çözüm olarak selamı adres göstermiştir: “İnsanların Allah katında en değerlisi ve ona en yakın olanı, önce selamı verendir.” Çünkü selam, Müslümanlar arasında sevgi ve kardeşliğin geliştirilmesinin anahtarıdır. Toplumda çatışmaların, anlaşmazlıkların ve ayrılıkların önüne ancak barışa önem vermekle geçilebilir. Bunun ilk adımlarından biri de insanlara güler yüzle selam vermektir.
İslam barışa önem verir. Barışı bozan durumların şiddetle karşısındadır. Kur’an-ı Kerim bunu şöyle ifade etmektedir: “...Kim bir kişiyi, haksız yere öldürürse muhakkak ki o bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de (bir kişinin hayatını kurtarmak suretiyle) yaşatırsa bütün insanları yaşatmış gibi olur.” (Mâide suresi, 32. ayet.
6- Sevgi Dinidir
Hz. Muhammed, müminlerin birbirlerini sevmelerinin yollarını da göstermiştir: “Siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de gerçekten iman etmiş olamazsınız. Size yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız.” (Müslim “İman” 93.)
Müslümanın hayatında bütün varlıklara karşı sevgi, “Yaratan’a hürmet, yaratılana şefkatle muamele” şeklinde kendini gösterir. Bunun için Yunus Emre “Yaratılanı hoş gör, Yaradan’dan ötürü” demiştir. Bu sebeple tarih boyunca bütün Müslümanlar Allah’a, Hz. Peygambere, akrabalarına karşı sevgi duydukları gibi; çevreye, Yaradan’a olan sevginin bir tezahürü olarak merhametle bakmışlardır. Onların dünyalarında şekillenen bu merhamet ahlakı, en küçük bir birim olan aileden, en büyük bir birim olan topluma, bitkilerin dünyasından hayvanlar âlemine varıncaya kadar kendini gösterir. Tarih boyunca Müslümanlar, toplumların dil, etnik köken ve din farklılıklarına göre değil, Allah’ın yarattığı bir varlık olarak baktıkları için onlara karşı adaletten ve merhametten ayrılmamışlardır.
7- Aşırılıklardan Uzak Bir Dindir
Kur’an-ı Kerim’de Müslümanlar “denge toplumu” olarak nitelendirilmiştir. Her Müslüman bu “ölçülü” yaşayışı itikattan ibadete varıncaya kadar hayatın her alanına yansıtmalıdır. Bu sebeple İslam, her türlü aşırılıktan uzak kalarak dengeli ve insanın yaratılışına uygun bir inanç ve ibadet hayatı ortaya koymuştur. Kur’an-ı Kerim’de dinî konularda aşırılığa giden kimseler kınanmıştır: “Ey ehl-i kitap! Dininizde haksız yere aşırılığa dalmayın...”
(Mâide suresi, 77. ayet.)
8- Dünya Ahiret Dinidir
Dünya, ahiretin tarlasıdır. Bu sebeple İslam,
insana dünya hayatını iyi değerlendirmeyi
tavsiye eder. İyilik yapmayı ve kötülükten uzak
durmayı emreder. Örneğin anne-babaya iyilikle
muamele etmek; akraba, yoksul ve yolda
kalmışlara maddi yardımda bulunmak;
çocukları açlık korkusuyla öldürmemek, zinaya
yaklaşmamak, hayâsızlık yapmamak, cana
kıymamak, yetimlerin mallarına dokunmamak,
verilen sözde durmak, ölçü ve tartıda hile
yapmamak gibi emir ve tavsiyeler bu dünya
hayatında yaşanacaktır. Herkese, ahiret
âleminde, dünyada iyi ve kötü, sevap ve günah olarak yaptıklarının karşılığı tam olarak verilecektir.
İslam dünya ve ahiret dinidir; İslamiyette din ve dünya ayrımı yoktur. Allah yeryüzünde bulunan her şeyi insanlar için yaratmıştır. İnsanın yaratılan bu nimetlerden yararlanması dinimizde haram değildir. İnsan her iki dünyasının da güzel olmasını isteyebilir. Bu konuda şöyle bir dua öğretilir: “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver.” (Bakara suresi, 201. ayetler.)
9- Fıtrat Dinidir
Fıtrat, insanda hakkı, doğruyu, gerçeği kabul etme yeteneğinin potansiyel olarak varlığıdır. Bu anlamda İslam dini ile fıtrat arasında yakın ilişki vardır: “Yüzünü doğru bir din olarak İslam’a, insanların fıtratına uygun olan dine çevir.” (Rûm suresi, 45. ayet)
Bu ayetten, insanların tabiatında Allah’a inanma duygusunun mevcut olduğu anlaşılmaktadır. İnsanoğlu bir musibetle karşılaştığı zaman yüce bir varlığa sığınma ihtiyacı duyar. Kur’an’da bu hususa işaret edilir: “Onları (insanları) bir dalga gölgelikler gibi kapladığında, dini Allah’a has kılarak ona yalvarırlar. Allah onları karaya çıkarıp kurtarınca; onlardan bir kısmı orta yolu tutar. Bizim ayetlerimizi ise, ancak son derece kaypak ve nankörlükte ileri gidenler inkâr ederler.” (Lokman suresi, 32. ayet.) Hz. Peygamberden gelen bir rivayetten de “fıtrat”ın Allah’ı kabul etme yeteneği olduğunu anlıyoruz: “Her insan fıtrat üzere (Allah’ın varlığını ve birliğini kabule eğilimli olarak) dünyaya gelir. Bundan sonra ebeveyni onu Yahudi, Hristiyan ve Mecusi yapar.






bottom of page